BEN BİR NERGİS ÇİÇEĞİYİM (NARSİSİSTİK KİŞİLİK BOZUKLUĞU)

Bizi Instagram'da takip etmek ister misiniz?

BEN BİR NERGİS ÇİÇEĞİYİM (NARSİSİSTİK KİŞİLİK BOZUKLUĞU)

Narkissos ile Ekho...

Kendine aşık olanları umursamayıp, onların sevgilerine değer vermeyen Ekho isimli güzel peri kızı, bir gün Narkissos’u avlanırken görür. Peri kızı gördüğü bu çok yakışıklı avcı gence ilk görüşte aşık olur. Ancak Narkissos Ekho’nun aşkına karşılık vermez ve kara sevdaya tutulmuş genç kızı acısıyla tek başına bırakır.

Peri kızı o günden sonra yavaş yavaş erimeye başlar ve sonunda üzüntüsünden ölür. Bu duruma çok kızan Olimpos tanrıları Narkissos’u cezalandırmak ister. Yakışıklı gencin cezası kendisini taparcasına sevmesi olacaktır. Bir gün su içmek için nehir kenarına eğilen Narkissos, sudaki yansımasını görür ve öylece kalakalır. O zamana kadar farkına varmadığı güzellik, Narkissos’u adeta büyülemiştir. Yemeden içmeden kesilen ve o nehrin kenarından başka bir yere gidemeyen Narkissos da tıpkı Ekho gibi günden güne eriyerek ölür ve bedeni nergis çiçeklerine dönüşür. İşte böyledir mitolojide nergis çiçeklerinin yeri ve burdan gelir narsistik kişilik bozukluğunun temeli..

Narkissos kendini kendinden edecek kadar ne gördü yüzündeki yansımada? 

Sizce hangimiz  bir nergis çiçeğiyiz? 

Narsisizmin ileri boyutlarda seyretmesi olarak karşımıza çıkan narsisistik kişilik bozukluğu kişinin kendi bedensel ve zihinsel benliğine karşı duyduğu hayranlık ve bağlılık, ileri seviyede kişisel yeterlilik, güç, prestij ve kendini üstün görme ile zihinsel olarak meşgul olup bu durumun kendisine ve başkalarına verdiği yıkıcı hasarı görememesidir. Bu kişiler başkalarının düşünce ya da isteklerine gereken ilgiyi gösteremeyen kişilerdir. Plan ve hedeflerine ulaşamadıklarında, gereken ilgiyi göremediklerinde aynı Narkissos gibi erirler, çökerler. Başkalarının hakkına saygı göstermeden ve gerçeklerle bağdaşmasa bile daima kendilerini haklı göstererek ve o hedefi, gerekli emeği vermeden bile hak etmiş sayarak en önde, en gözde ve tek, üstün olmak isterler. Kendilerini başkalarının yerine koyamaz ve başkalarını anlayamazlar. Sanki her şey sadece kendileri için vardır ve ne olursa olsun her şeyin kendi amaçlarına hizmet etmesi gerekir. Başkalarının fikir ve hareketleri kendi amaçlarına hizmet ediyorsa vardır, aksi halde bu fikir ve hareketler tahammül edilemez düşüncelerdir. Gerçekle bağdaşmayan, başkalarının zararına olup sadece kendi çıkarlarına uygun, kendi plan ve hedeflerine hitap eden maddi ve manevi kazanç sağlayabilecek plan ve hedeflerine ulaşamadıklarında öfkelerine hakim olamaz, saldırganlaşır ve zamanla çökerler. Aslında böylesi  kendi yüce benlik algılarının derinliklerinde sevgi ve ilgiye, takdir edilmeye, başarma duygusuna, önde olmaya aç olma durumu yatıyordur belki de .. Şöyle ki  bu kişilerin sevgi ve ilgiye aç olan tarafı ile güçlü tarafı ya da güçlü olmak istediği tarafı her  zaman bir çatışma içindedir. Birey olduğu ve olmak istediği kişiler arası dengesizlik yaşar ve bu iki dünyayı bir araya getiremezler. Tabiri caizse gerçek  benliklerini saklayıp ideal benliğini vurgulayan güçlü yanlarını ortaya atan bu kişiler öne  sürdükleri bu büyüklenmeci benliklerini her zaman korumak için mücadele ederler ve hep bir savunma halindedirler. 

Tüm bunlar aklıma  şöyle bir cümleyi getiriyor;

“Bir kişinin en çok söylediklerine dikkat edin, o kişi en az o’dur.” 

Bunların yanında insanın kendisiyle ilgili, kendi değerliliği konusunda hissettiği güzel duygulara ihtiyacının olması da aslında  çok normal bir durumdur. Öyle ki zaman zaman hepimiz güçlü, iyi yanlarımızın ön plana çıkmasından hoşnutluk duyarız. Dengeyi sağlayabildiğimiz, ölçüyü tutturabildiğimiz sürece kendi benliğimize olan sevgimiz, kendi benliğimize olan beğenimiz, görmek istediğimiz ilgi doğal bir ihtiyaç olarak gösterir kendini. Tam da burada zaten kişinin kendisine olan ölçülü sevgisi yani narsisizm, buna izin verilmediğinde  aşağılık kompleksinin el uzatmasıyla narsisistik kişiliği devreye sokuyor ve kişinin o en ağır en zorlu kendi olma, kendini bulma mücadelesi başlıyor...  

 

Paylaş:

Etiketler:


Songül Öztürk
Songül Öztürk

 Gaziantep Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık mezunuyum. Öğrencilik hayatım boyunca olsun sivil hayatım boyunca olsun -kısa bir süre de olsa- her zaman okumanın bahşettiği eşsiz dünyayı gezinirken yazmanın rahatlatıcı kıyısında buldum kendimi ve hep bir ileriye ulaşmayı, bugünümü dünden farklı kılmayı nihai amacım bildim bunun için çabaladım ve hep de çabalayacağım. Yaşamak denilen bu serüvende ilerlemenin, değişim ve gelişimin uçsuz bucaksız evreninde  birlikte gezinmek benim için büyük keyif olacaktır. İyi okumalar:)