
Apotemnofili (vücut bütünlüğüne ilişkin kimlik bozukluğu), kişinin vücudundaki herhangi bir uzvu fazlalık olarak görüp o uzvunu kesmek/yok etmek istemesine neden olan bir rahatsızlıktır. Bu hastalar, vücutlarının kafalarında hayal ettikleri imgeyle örtüşmediğine inanır, hatta uzuvlarının nereden itibaren kesilmesi gerektiğini kesin bir çizgi ile belirleyebilir. İstenmeyen uzuvlarının çirkin olduğunu düşünmezler ancak onları kusurlu ya da engelli yaptığını hissederler. Çoğu zaman uzuvları gerçekten kesilmiş insanları kıskanırlar. Böyle düşündükleri için de kendilerinden utanırlar ve bu konuyu hiç açmazlar. Bu tür olağan dışı düşünceleri olmasına karşın intihara meyilli değillerdir, akli dengeleri yerindedir. Apotemnofili olan kişiler normal insanlar gibi evlenir, çocuk sahibi olur ve kariyerlerine devam eder. Sadece uzuvlarının kendine ait olmadığını düşünür ve seçimli ampütasyon yapacak bir cerrah ararlar. Bazen istenmeyen uzuvları onlar için o kadar rahatsız edicidir ki, uzuvlarına onların ameliyatla kesilip alınmasını gerektirecek her türlü zararı verebilirler.
Vücut bütünlüğüne ilişkin kimlik bozukluğu yaşayanların çoğunda kendi uzvunu kesme ihtiyacı çocuklukta ya da ergenlikte başlar. Bazı uzmanlar bu rahatsızlığın vücut imajını bir şekilde çarpıtan beyinsel bir hastalıktan kaynaklandığını düşünür ancak sebebine dair henüz spesifik bir neden bulunamamıştır.
Vücut bütünlüğüne ilişkin kimlik bozukluğuna (apotemnofili) örnek vakalar:
- "Kayda geçmiş bir vakada bir adam arabasını otomatik el kumandalarıyla donattıktan sonra istenmeyen bacaklarını kurtarılamaz hale gelene kadar buzla dondurmuştu. Ardından arabayı kullanarak hastaneye gitti ve mecburen bacakları kesildi (Bir Psikiyatristin Gizli Defteri, 2013)."
- Yine Dr. Small'un "Bir Psikiyatristin Gizli Defteri" kitabında anlattığı (kitabı okumanızı tavsiye ederim) 28 yaşındaki marangoz Kenny, sol elinin kesilmesi için elini üçüncü kez yaralamıştır. Nörolojik muayenesi normal olan Kenny, utanç verici olarak tanımladığı sıkıntısını "Bazen çılgınca bir hisse kapılıyorum. Sanki elim vücudumun bir parçası olmamalıymış gibi. Sanki vücuduma ait değilmiş gibi..." sözleriyle açıklamıştır. Bu dürtülerin bazen çok şiddetlendiğini ve o an elini testereyle kesip atmaktan çok korktuğunu söylemiştir. Dr. Small onu engelleyenin ne olduğunu sorduğunda "Bir cerrah yaparsa daha güvenli olur diye düşündüm hep. Ölmek istemiyorum sonuçta, sadece şu aptal elden kurtulmak istiyorum. Orada olmamalı o." diyerek cevaplamıştır.

- Amerika'nın Kuzey Carolina eyaletinde yaşayan Jewel Shuping isimli bir kadın çocukluğundan beri kör olmayı arzuladığını söylemiş ve bir gün gözlerine lavabo açıcı damlatmıştır. Bu girişimi fazlasıyla acılı olan kadın o anı "Gözlerim çığlık atıyor gibiydi, bir yandan da lavabo açıcı gözlerimden akarken yanaklarımı yakıyordu." sözleriyle anlatmıştır. Shuping'in görme yetisi bir anda kaybolmamıştır. "Gözlerimi açtığımda hala görebiliyordum, hayal kırıklığına uğradım." demiştir. Her geçen gün zayıflayan görme yetisi, altı ayın sonunda tamamen kaybolmuş ve Shuping henüz küçük bir kızken bile istediği şeye, kör olmaya kavuşmuştur.
Vücut bütünlüğüne ilişkin kimlik bozukluğu tedavisi hem psikoterapiyi hem de ilaçlı tedaviyi içerir. Hastalarda uzuv aldırmaya ilişkin düşünceler devam etse de hayat kaliteleri iyileştirilebilir ve istenmeyen uzuvlarıyla birlikte makul ölçüde işlevsel bir yaşam sürdürmelerinin bir yolu bulunabilir.
Psikolojik danışmanlar ve psikologlar apotemnofili sendromuyla karşılaşırlarsa (genelde kendine zarar verme durumu sonrasında anlaşılır), kesinlikle psikiyatriye sevk etmeliler. Çünkü hasta kendine daha fazla zarar verebilir, bu yüzden kendine zarar verme dürtüleri hafifleyene kadar hastaneye yatırılması ve hastaya hastanede ilaçlı tedavi uygulanması gerekir. Dürtüler azalınca terapiye geçmek doğru olacaktır.
Bu tür düşünceleri olan kişiler bu düşüncelerinden korkmamalı ve düşüncelerini saklamamalılar. Ruh sağlığı alanında uzman kişilere düşüncelerini açıklamalılar. "Düşünceleri onlara ne kadar mantıklı gelirse gelsin, bu düşünceleri başkaları ile konuşmaktan korkuyorlarsa bir sıkıntı vardır."
Zehra Bayrak
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi
Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Bölümü Öğrencisi
Bunlara da bakabilirsiniz...
Madalyonun Diğer Yüzü: Via
Yaşamımızda Duygusal Zekanın Yeri
Sınav Kaygısı
Anne-Baba Olarak Tutum Ve Davranışlarımız
Motivasyona Farklı Bir Bakış: Hazsal Bilinçdışı
Teknoloji Ve İnternetin Esiri Mi Olduk?
Oyunun Çocuk Gelişimine Etkisi
Sosyal Medyada Beğeni Almak Neden Bu Kadar Önemli?
Anoreksiya Nervoza