Sadelik Sanatı

Bizi Instagram'da takip etmek ister misiniz?

Sadelik Sanatı

Sadelik; yaşamın göz boyayan taraflarını katkısız, doğal, duru bir şekilde görebilme sanatıdır. Ne kalpleri sıkar, ne zihinleri bulandırır ne de gözleri yorar...

Özellikle son zamanlarda çokça duyulan Türkçe karşılığı "Sadecilik" olan Minimalizm, hem bir sanat akımı hem de bir yaşam felsefesi. İnsanların özgürlüğü bulmasına, tatmasına yardımcı olan bir araç. "Az Çoktur" düşüncesiyle sadece az eşyaya sahip olmanın gerekliliği değil; tatmin eden, keyif veren, amacı olan eşyaya sahip olmak gerektiği nicelikten ziyade niteliğin, özümüze dönmenin önemli olduğu anlatılmaya çalışılıyor.

Etrafımızdaki eşyalar, sergilediğimiz davranışlar, kullandığımız kelimeler bize neler anlatıyor? Acaba tüm bunların ne kadarı gerekli, ne kadarı gerçek bizi yansıtıyor, ne kadarı uyum içinde ve ne kadarı dengede? Duralım, düşünelim, farkına varalım biraz. Sonrasında eyleme geçmemiz gerekecek.

Farkına varalım; anda kalamadığımızın, sistemin büyüsüne kapıldığımızın, önümüzdeki belirsizliği ortadan kaldırmak için sürekli aldığımızın, alma verme dengesini bozduğumuzun, zihnimizi kalabalıklaştırıp bulandırdığımızın... bu geçiciliğin, karmaşanın tozlarından arınalım, bizim için özel olanları, ışıldayan ruhumuzu öne çıkaralım.

Şimdi evimize, kendimize, içimize ve dışımıza misafir olalım. Bakalım, bakmakla kalmayalım görelim, fazlalıklarımızı fark edebilmek adına kalp gözümüzle bakmayı da deneyelim; ilk defa karşılaşmış gibi, bir keşfe çıkmış ve bizim için çok önemli olan bir şeyi her an bulabilecekmiş gibi. Çünkü kişi en çok kendini ve aşina olduğu yerleri göremez. Kendimizin tozunu alalım önce, kurtulalım fazlalıklardan, gerek olmayan yüklerden, dağınıklıklardan. İşte asıl o zaman tanışırız özümüzle.

Kendimizi tanımazsak çevremizdekilerden arındık sanarken boşluklar yenileriyle dolmaya başlar. Hayatımıza sorgulamadan aldığımız onlarca eşya, insan, düşünce... evimiz içerisinde, zihnimizde, hayatımızda yer kaplar. Bunlardan kurtulmaya başladığımızda daha özgür, daha ferah ve kendimizi olduğumuz gibi hissetmeye başlarız. Daha çok zamanımız, enerjimiz olur, odaklanabilme gücümüz artar. Esasında sadelik sanatı; insana özünü, neyi daha çok sevdiğini hatırlatan bir güzelliktir. Sade olan kişi kendisini sistemin büyülü girdabından kurtarmış, kim olduğunu keşfetmenin tadına varmıştır.

Sadelik en yüksek gelişmişlik düzeyidir. Leonardo Da Vinci

Hepimiz hayat denen yemeği en iyi malzemelerle yapmaya çalışıyoruz. Yemeğimize başkaları denen kişiler de iyisiyle kötüsüyle eklemeler yapabiliyor. Bir telaş kazanının içindeyken yemeğimiz, üzerine bir de kaygılar serpiştiriliyor. Büyük parçalı kaygılardan biri de: Gösteriş. Davranışlarımız, kıyafetlerimiz, yediklerimiz, söylediklerimiz, eşyalarımız, evlerimiz... bu gösterişler arasında yüzüyor, fokur fokur kaynıyor. Abartılar, açgözlülükler, kaygılar hayatımızdaki sadeliği alıp sahtelik tadı bırakıyor. Bunlar gibi mini mini kaygılar toplanarak büsbüyük oluyor ve sonrasında bizi ileriye taşımak bir yana dursun geriye doğru yuvarlanmamıza sebep oluyor. Oysa ki hayatın abartıya, karmaşaya değil sadeliğe ihtiyacı var. Evet evet sadelik. Sadelik tatmin eder, sadelik yeterliliktir; her şeyin ucuzunu almak değil ihtiyaç olanı ihtiyaç kadarıyla almaktır. Sadeliği uygulamaya başladığımızda her eşyanın bir amacı vardır; artık bizim için az, öz, nitelikli, kullanışlı, özgün eşyalarla daha mutlu ve hafif olma zamanıdır. Artık para bizi değil, biz parayı yönetiriz; biz eşyalara değil, eşyalar bize hizmet eder.

"Önemli olan, hayatta en çok şeye sahip olmak değil, en az şeye ihtiyaç duymaktır."
-Platon

Modern dünyanın içine çeken rüzgarına kapılan kişiler tüketim denen hortumun içinde kayboluyor. Hortumun yuttuğu kişiler durup düşünme, yavaşlama, tadını çıkarma, şükretme gibi durumlarda engellerle karşılaşıyor. Hortuma yön veren bu modern dünya sorgulayan insandan ölesiye korktuğu için yapıyor bunu, böylece tüketim hortumu esareti altına alıyor.

Buradaki asıl sorun tüketim değil; kontrolsüz, bilinçsiz tüketim. Her zaman daha çok kazanmanın kontrolü bizim elimizde olamasa da zaruriyet dışında harcamanın kontrolü bizdedir derler. Modern dünya rüzgarı reklam fırtınaları, sosyal medya kasırgalarıyla birleşerek biz farkında olmadan bu kontrolü elimizden almaya, içimizi gerçek olmayan boşluklarla, ihtiyaç yanılsamalarıyla doldurmaya çalışıyor. Öyle bir yere getiriyor ki kendimizi sahip olduklarımızla kanıtlamaya çabalıyor, sahte mutluluklarla avutuyoruz. Aslına bakarsanız önemli olan bizim kendimizi ne kadar donattığımız; ne kadar bilinçli, tatmin, dengeli, üretken olduğumuzdur. Sadelik bizi tüm bu varolma kaygısından da kurtarabilir. Hem maddi hem de manevi olarak sadeleşerek daha duyarlı, huzurlu, yeterli hissedebiliriz.

Tüketim hortumunun bizi içine soktuğu "Ne kadar çok sahip olursam o kadar mutlu olurum.", "Aklımda kalacağına elimde kalsın, ne olur ne olmaz" gibi düşüncelerinden özgürleşelim, böylelikle hayata ve kendimize yer açalım. Her şeye rağmen sadecilik kazansın!

Bizim için neyin israf neyin ihtiyaç olduğunun ayırımına varabilir isek sadeleşebiliriz. Sadelik bizi daha bilinçli hale getirir, bir sanat icra etmemize vesile olur: karmaşıklıkları basite çevirebilme sanatı.

Sadeleşmek çok güzel, gelsenize :)

Siz de sadeleşerek kendinizi özgür, hafif, dengede kılmaya ne dersiniz?

Rabia Göktaş
Psikolojik Danışman

Paylaş:

Etiketler: Sadelik, Sadecilik, Minimalizm,


Rabia Göktaş
Rabia Göktaş
Ankara Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik