
Duygusal zeka (EQ), bireyin kendi duygularını tanıması, diğerlerinin duygularını anlama ve empati kurma gibi becerileri içinde barındırır. Entelektüel zeka yani kısaca IQ, duygusal zeka ile paralel gitmediğinde kişi akademik açıdan ne kadar başarılı olursa olsun sosyal ilişki kurmak, etkili bir iletişim sağlamak ve bunlara bağlı olarak gelişen kariyer kazanmada başarılı olamaz. Düşünme yeteneği ile duygusal zeka birleştiğinde ortaya kişisel gelişimini olumlu bir şekilde sürdüren; iş, okul ve sosyal yaşamda başarıya ulaşan bir birey haline gelmemek işten değil.
Duygusal zeka bebeklik döneminden beri gelişimi süren bir yetenektir. Varlığı içimizde doğuştan var olan duygularımızın dışa vurumu aslında öğrenilen bir şeydir. Model alma yoluyla birçok şeyi öğrenen çocuk, duygu ifadesini de yine model alma yoluyla öğrenebilir. Birçok konuda olduğu gibi bu konuda da çocuğun ilk örnek aldığı kişiler ebeveynler olacaktır. Anne ve baba duygularını ifade etmede çocuğa yardımcı olmalıdır. Yaşadığı duyguları tanımlamada zorlanan çocuk üzüntü hissettiğinde, mutsuzluk duygusunu tanımlayıp başa çıkmayı bilmediği için bu duygunun beraberinde öfke de gelebilmektedir. Psikanalist Philippe Grimbert ‘’Çocuklar hayatlarında olup bitenleri ifade edebilecek kadar sözcük bilgisine sahip değildir, ne hissettiklerini tanımlayamazlar. Bu yüzden de sözlerle anlatmak istediklerini fiziksel yollarla ifade etmeye çalışırlar.’’ der. Bu durumda ebeveyne, çocuğun yaşadığı durumu, hisleri sözcüklerle ifade etmek düşer. Basit cümlelerle yapılacak olan duygu ifadeleri çocuğun sosyal çevreye adapte olmasını sağlayacaktır. Örneğin çocuğa ‘’ Oyuncağının kırılmış olması nedeniyle kızgın olduğunu biliyorum’’ denmesi, çocuğa anlaşıldığını ve kendini ifade edebildiğini anlatan, farkındalık ve rahatlama sağlatacak olan basit bir cümle olacaktır. Bu cümlenin beraberinde, çocuk konuşmayı biliyorsa, konuşmanın sürdürülmesi kaygı ve korkuyu dindirmesi açısından oldukça önemlidir.
Yaşanan duyguların ifade edilmesi, adlandırılması, çocuğun duygularından utanmaması gerektiğini, iletişim kurduğu kişi tarafından anlaşıldığını ve sosyal ilişkilerde dinlemek kadar konuşmanın da önemli bir yer tuttuğunu anlayarak, özgüven, özbilinç, sosyal farkındalık ve özyönetim gibi duygusal zeka bileşenlerini de canlı tutacaktır.
Klinik Psikolog
Uzm. Psk. Z. Pelin Özdemir
Bunlara da bakabilirsiniz...
Madalyonun Diğer Yüzü: Via
Yaşamımızda Duygusal Zekanın Yeri
Sınav Kaygısı
Anne-Baba Olarak Tutum Ve Davranışlarımız
Motivasyona Farklı Bir Bakış: Hazsal Bilinçdışı
Teknoloji Ve İnternetin Esiri Mi Olduk?
Oyunun Çocuk Gelişimine Etkisi
Sosyal Medyada Beğeni Almak Neden Bu Kadar Önemli?
Anoreksiya Nervoza